28 Kasım 2015 Cumartesi

1984 George Orwell

Üniversite 1. sınıftayken hocamızın okumamız için önerdiği kitaplardır kendileri.. uzun yıllar önce yazılmasına rağmen güncelliğini ve gerçekliğini gün geçtikce arttırıyor..

1. sınıftayken 1984 ün filmini izlemiştim ama fareli sahneden korktuğum için kapattım ve bir daha açmamıştım.. bugün bunun pişmanlığını yaşıyorum.. neyse sonunda ikisinide okuyanlar kervanına katıldım bende. :) 


Kitapları daha okumamış olanlar için söylüyorum GEÇ KALMADAN OKUYUN ! Günümüz siyasetini, manipülasyonun nasıl iliklerimize kadar işlediğini çok net biçimde ortaya koymuş iki kitapta da. 
1984 ü okurken çok şaşırmadım aslında , gerçeklerin nasıl saptırıldığını kendimizi nasıl kandırdığımızı , birilerinin doğru söyleme ihtimaline karşı nasıl didik didik edildiğimizi ve en önemlisi davranışların değil düşüncelerin ne kadar korkuttuğunu gösterdi bana. ki bunlar zaten bildiğim şeylerdi ama iktidar sahiplerinin düşünen ve gören insanlardan ne denli korktuğunu ve bu kadar ileri gidebileceğini tahmin edemezdim ! 

1984 ü sadece okumadım resmen yaşadım diyebilirim.. İnsanların bilmedikleri savaşlarla nasıl kandırıldıklarına , Geçmişin nasıl değiştirilebileceğine !! Ufkunuzu açacak bir kitap. Zaten bildiğiniz şeyleri yüzünüze çarpıcak emin olabilirsiniz  !


Emmanuel Goldstein'in kitabından bir alıntı ;

Ancak, zenginliğin toplam yükselişinin, hiyerarşik toplumun parçalanması demek olduğu gözden kaçmıyordu. Herkesin çalışma saatlerinin kısaldığı, yeterli yiyeceğinin olduğu, banyolu ve buzdolaplı bir evde yaşadığı, arabası hatta uçağı olabildiği bir toplumda, eşitsizliğin en belirgin ve en önemli yanlarının silineceği ortadaydı. Bu yaygınlaştığında da, zenginliğin ayırıcı gücü ortadan kalkacaktı. Kuşkusuz, kişisel mülk anlamındaki zenginliğin eşit olarak paylaşıldığı, kudretin ise ayrıcalıklı, sınırlı bir zümrenin elinde olduğu bir toplumu düşlemek olasıydı, ama uygulamada, böyle bir toplumun sarsılması uzun sürmezdi. Çünkü rahat ve geleceğe olan güvence herkese sağlandığı zaman, yoksulluk nedeniyle gelişemeyen insan kitleleri okuma-yazma öğrenerek, kendileri için düşünmeyi başarabilecekler; bu aşamayı geçirdikten sonra, ergeç ayrıcalıklı sınıfın gereksizliğini kavrayarak ondan kurtulacaklardı. Uzun dönemde, hiyerarşik toplum, ancak yoksulluk ve bilgisizlik üzere kurulu olduğu sürece var olabilirdi. Yirminci yüzyıl başlarında bazı düşünürlerin de önerdiği gibi, yeniden tarım toplumuna dönüş de bir çözüm değildi. Bu, tüm dünyayı sarmış olan mekanikleşmeyle çelişmekteydi. Üstelik, endüstride geri olan ülke, askeri açıdan da geriydi ve doğrudan ya da dolaylı olarak kendisinden daha güçlü olan devletler tarafından yönetilmeye mahkûmdu.
Üretimi düşürerek kitleleri yoksulluk içinde tutmak da çözüm değildi. Bu yol kapitalizmin son aşamasında, 1920 ve 1940 yılları arasında denendi. Ekonomi yavaşlatıldı, topraklar ekilmedi, sermaye malları artırılmadı, nüfusun büyük bir kesimi çalıştırılmayıp devlet tarafından beslendi. Ama bu, ülkelerin askeri gücünü azalttığı ve gereksiz kıtlık, kaçınılmaz bir muhalefet yarattığı için, bu yoldan çabuk vazgeçildi. Sorun, dünyadaki gerçek zenginliği artırmaksızın endüstri Çarkını döndürmekti. Üretim sürdürülmeli, ama üretilenler insanlara dağıtılmamalıydı. Uygulamada bunun için tek çözüm yolu, sürekli bir savaş durumunda olmaktı.

SAVAŞ BARIŞTIR 
ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR
BİLGİSİZLİK KUVVETTİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

2 Yaş Sendromu

Emir tam 21 aylık ve 2 yaş sendromuyla mücadeleye başladık.  Şimdi bu 2 yaş sendromu nedir ne değildir bi bakalım dedim ama içinden çıkı...